top of page

Duygusal Dayanıklılık ve 90 Saniye

Güncelleme tarihi: 18 Mar


Duygusal Dayanıklılık ve 90 Saniye
Duygusal Dayanıklılık ve 90 Saniye

Büyük duygular bizi altüst edebilir; 2015 yılında Tara Judelle ve Scott Lyons'un eğitimlerine katılmam sayesinde beden ve zihin arasındaki bağlantıyı incelemeye başlayana kadar duygularımı daha etkili bir şekilde işlememe yardımcı olacak çok sayıda araç edinmemiştim.


Bu araçlara sahip olmak duygularımızı hissetmeyi bıraktığımız anlamına gelmiyor; Bilakis, zor duygularımızın daha az bunaltıcı hale gelmesi anlamına gelir. Bunun nedeni, 1) bu duyguları işlememize yardımcı olacak stratejilerimizin olması, 2) bedenlerimize ve duygularımıza daha uyumlu hale gelmemiz, 3) bunaltıcı duyguların saldırısını azaltmak için hayatımızda değişiklikler yapabilmemizdir.


Yıllar önce öğrendiğim en aydınlatıcı bilgilerden biri, duyguların kimyasal olarak vücudumuzda sadece 90 saniye kaldığıydı. 90 saniye kuralını mutlaka tüm programlarım içersinde paylaşmaya özen gösteriyorum. Umarım bir kişi için bile faydası olur.


Bu hafta ki yazım içerisinde de bilimsel bir kaç bilgi ışığında 90 saniye kuralını paylaşmak istiyorum.


Amigdala, beynin tam ortasında, duygusal işlevlerde büyük rol oynayan küçük bir alandır. Tehlikeli uyaranlara karşı ilkel tepkilerinizden sorumludur, buna sıklıkla "savaş, kaç veya don" tepkisi denir.


Yaşam ve ölüm tepkileri hayatta kalmak için hayati önem taşıdığından, beyniniz dış dünyadan gelen bilgileri amigdalaya, beyninizin diğer kısımlarına ilettiğinden daha hızlı iletir.

Bu, amigdalanın anında devreye girmesini ve beynin planlama ve muhakeme ile sorumlu kısmı olan frontal korteksi bypass etmesini sağlar. Amigdala devreye girince düşünmeden hareket ediyorsunuz. Örneğin bizi ormanda bir ayı sizi kovalıyorsa bu faydalıdır fakat iş yerinde ve diğer alanlarda bir ayının olmadığı durumlarda pek işe yaramıyor. Bazen beynimiz tehlikelerin farkını ayırt edemeyebilir. İşte tam bu noktada “90 saniye kuralı” devreye giriyor.


Nörobilim, bir duygunun kimyasal sürecinin vücudumuzda geçirdiği sürenin yalnızca 90 saniye olduğunu gösteriyor. Duygularımızın en yoğun olduğu zaman dilimi bu kısa zamandır. Bundan sonra duygusal deneyimi devam ettiren şey ilk tepkiden çok, ona bağlı düşüncelerimiz ve hikayelerimizdir.


Bunu anlamak bize inanılmaz bir avantaj sağlıyor. Eğer bu 90 saniyelik sürede bu duyguları gözlemlemeyi ve düşüncelerle beslemeden onlara izin vermeyi başarabilirsek, etkilerini önemli ölçüde azaltabiliriz. İşte bu noktada duygusal akışkanlık devreye giriyor ve duyguların altında ezilmeden onları deneyimlememizi ve serbest bırakmamızı sağlıyor.


Harvard Üniversitesi beyin bilimcisi Dr. Jill Bolte Taylor'a göre, bir duyguyu tespit etmek ve onu fark ederken yok olmasını beklemek için sadece 90 saniye yeterli oluyor. Stresli olduğunuzda, 90 saniye durup hissettiklerinizi etiketlemeniz (örneğin, sinirleniyorum), amigdaladaki aktiviteyi azaltır. Beyin MR'ı çalışmaları, bu "duygu etiketlemesinin" öfke patlamalarından sorumlu beyin bölgesini sakinleştirdiğini ve kontrolü yeniden kazanmanıza yardımcı olduğunu gösteriyor.


Dr. Jill Bolte, "Bir kişi çevresindeki bir şeye tepki gösterdiğinde, vücutta 90 saniyelik bir kimyasal süreç gerçekleşir; bundan sonra geriye kalan herhangi bir duygusal tepki, kişinin o duygusal döngüde kalmayı seçmesinden ibarettir.” der.


Dr. Jill Bolte'a göre ; Dış dünyada bir şeyler oluyor ve vücudunuza kimyasallar giriyor ve bu da onu alarma geçiriyor. Bu kimyasalların vücuttan tamamen atılması ise 90 saniyeden az sürüyor. Bu, 90 saniye boyunca sürecin gerçekleşmesini izleyebileceğiniz, gerçekleştiğini hissedebileceğiniz ve sonra geçip gitmesini izleyebileceğiniz anlamına geliyor. Bundan sonra, korku, öfke gibi zorlayıcı duyguları hissetmeye devam ederseniz, bu fizyolojik tepkiyi tekrar tekrar yaşamanıza neden olan, devreleri yeniden uyaran, düşüncelere bakmanız gerekir.


Dr. Taylor'ın araştırması, farkındalığın (dikkatinizi yargılamadan şu anki deneyiminize getirme uygulaması) duyguların içinizden hızla geçmesine yardımcı olabileceğini öne sürüyor.


Öz Bakım Alanımızda duygusal akışkanlığı kucaklamak, duygularınızı daha iyi anlayabilmek için 90 saniye kuralını nasıl kullanabiliriz, bir duygunun 90 saniyede dağılmasını sağlamak için üç adım vardır: Onu tanımlayın, etiketleyin ve değiştirmeye çalışmadan gözlemleyin.


Şimdi bunların her birine sırayla bakalım.


*Duygusal bir tepkiyi tanımlayın : Duygular genellikle fiziksel tepkilerle başlar. Örneğin öfke; göğüste sıkışma, kalp atışının hızlanması, ajitasyon, terleme veya ateş basması şeklinde ortaya çıkabilir.


*Duyguyu etiketle : Bu adım, örneğin öfkeli hissediyorum gibi, duyguyu basitçe adlandırmayı içerir. Bunu tarafsız bir gözlemci gibi, yargılamadan yapın.


*Duygunun gelip gitmesine izin verin : Duygular okyanus dalgaları gibidir; gün boyunca yükselir, zirveye ulaşır ve geri çekilir. Dr. Taylor’ın araştırması, duygunuzu tanımlayıp, etiketleyip ve kabul ettiğinizde tüm “dalga” sürecinin 90 saniye sürdüğünü gösteriyor. Son adım, duygunun var olmasına izin vermek, onu bastırmaya veya inkar etmeye çalışmadan, ya da tam tersine onu büyütmeye veya büyük bir sorun haline getirmeye çalışmadan bunu yapmayı içerir. Sadece gözlemleyin.


Duygularınızı anlamanıza, hissetmenize ve iyileştirmenize yardımcı olacak öz bakım alanı uygulamaları ve duygularınızı tanımlama, etiketleme ve kabul etme için bir çok program ile sizlerle buluşuyorum.


Unutmayın, bu hayat sizin yolculuğunuz ve sizin armağınınız. Her duyguyu bir engel değil, bir rehber olarak benimseyin ve bu içgörüleri içsel benliğinizi daha iyi anlamak için kullanın.


Sevgiyle;

Pınar


Commentaires


© 2024 pinarbilen.com | Tüm hakları saklıdır. | Wix

Bu siteden dilediğiniz gibi faydalanabilirsiniz, bu sitenin tüm içeriği tarafımdan hazırlanmıştır. Sitede yer alan yazılar, makaleler yazılı izin olmadan ve kaynak gösterimeden  kopyalanıp, çoğaltılıp başka mecralarda paylaşılamaz, yayınlanamaz ve içersinden alıntı yapılamaz. 

    bottom of page